ATiNA



       Komşumuzun başkenti adını Zeus'un kızı Atina'dan alıyor. Mitolojiye göre Atina şehrine sahip olmak için yapılan  yarışmayı Zeus'un kızı Atina kazanıyor ve şehir onun adıyla anılmaya başlıyor.Ben Atina'yı doksanlı yıllarda Akropolis önünden bildiren Yorgo Kirbaki(Stelyo Berberakis de olabilir) ile anımsıyorum. 2020'nin başlarında dünyayı etkisi altına alan korona virüsü henüz çok önemsemediğimiz dönemlerde Atina'da bir kaç gün geçirebilirdim. 

       Havalimanından şehir merkezine gidebilmek için taksi harici iki yöntem var. Ya metroya bineceksiniz(ücreti 10 Euro) ya da otobüse bineceksiniz.(Ücreti 6 Euro) Ben tabiki 4 Euro'ya en az 2 bira içerim diye düşünerek otobüsle gitmeyi tercih ettim.Couchsurfing aracılığıyla tanıştığım Eleni'nin yaşadığı  semt olan Holargos'a gittim önce.Burası merkezden(Monastraki Meydanı ) metroyla 7 durak, Holargos'u otobüsten inince çevredeki esnafa sorarak buldum. 

       Holargos'tan metroyla ilk olarak Sintagma Meydanına gidiyorum. Parlamento binası, meçhul asker anıtı ve önünde saat başı tahta  ayakkabıları ve pileli etekleriyle, topuklarına vura vura  yürüyüş yapan Yunan askerlerin bulunduğu meydan.Yoğun bir trafik ve askerlerin yürüyüşünü bekleyen bir kalabalık var.  Sintagma Meydanından sonra İzmir'in Kıbrıs Şehitleri, İstanbul'un İstiklal Caddesi benzeri Ermou caddesine yöneldim. Adım başı salepçiler,simitçiler, sağlı sollu mağazalar,lokantalar arasında yürürken hiç yabancılık çekmiyorum. Ermou caddesinin bitimine yakın bir meyhane(taverna) var. Fiyatlar uygun, yemekler , mezeler lezzetli(çeşidi az) ve akşamları çok iyi müzisyenlerin çaldığı bir canlı müziği var.

                                                              Meçhul Asker Anıtı


        Monastraki Meydanı çevresinde bir çok çarşı bulunan gençlerin, yaşlıların, evlilerin, evsizlerin, siyahilerin, kısaca Atina'da herkesin toplanma alanı. Meydanda bir adet kilise ve cami yer alıyor.(İbadete kapalı). Meydan Akropolis'in etekleri altında yer alıyor ve akşamları Akropolis'in ışıkları son derece güzel bir görüntü oluşturuyor. Yine Monastraki çevresinde lokantalar, tavernalar, kahveler, barlar sıralanmış durumda...

Tavernalar

Feta-Uzo-Deniz ürünleri 

                                                                       Little Kook 




 






                                                           
Monastraki Meydanı      



     Monastraki Meydanından Akropolis yönüne yürüyünce çok eski ve güzel bir semt sizi karşılıyor. Rengarenk evleri, aile tavernaları, tarihi kalıntıları ve Akropolis'e tırmanan yokuşlarıyla Atina'nın en favori semtlerinden biri. Plaka semti( mevsimin kış olmasından kaynaklı da olabilir) son derece sessiz, sakin ve kafa dinlemelik bir yer izlenimi verdi. Plaka'nın dar sokaklarından tırmanarak Akropolis'e ulaşabilirsiniz. Şehirde Akropolis'den yüksek bir yapının yapılması yasaklanmış olduğundan gökdelen görmek imkansız bu nedenle nereye gider, nereden bakarsanız bakın Akropolis'i görüyorsunuz. Akropolis'e çıkmadan müzesini ziyaret ettim 6 Euro karşılığında. Özellikle Antakya arkeoloji müzesini  gördükten sonra Akropolis müzesi Antakya Arkeoloji müzesi önünde diz çöker, tövbe ister diyorum.


Akropolis Müzesi

                              Müzeden Akropolis

Lavros Tepesi ve Atina  



                                                                   
                                                                       Akropolis.


       Atina'nın ve neredeyse Avrupa'nın en değişik atmosfere sahip yeri Exarchia semti olabilir. Duvarlar boydan boya grafitilerle, antifaşist, antikapitalist söylem ve sloganlarla dolu. Semte girdiğinizden itibaren keskin bir marihuana kokusu sarıyor her yeri. Yanınıza yanaşıp isteyip istemediğinizi soruyorlar. Semtte Türkiye'den pek çok sığınmacı, göçmen yaşıyor ki duvarlar Türkiye'deki devrimci örgütlerin grafitileriyle dolu. Bu ilginç semtte video çekerken bir anda yanıma eylem hazırlığında olan 3-4 kişi gelip videoyu silmemi rica etti. Semt çevresinde bizim çevik kuvvet benzeri polisler var ama büyük bir olay çıkmadıkça müdahale etmiyorlar. Pek çok butik kafe,bar yer alan bu semt Atina'nın yükselen değerlerinden siz de giderseniz  değişik atmosfere sahip bu yeri es geçmeyin derim.










      Ertesi gün Atina Olimpiyat Stadının yolumu tutuyorum çünkü Aek-Ael maçını izleyeceğim. Aek antifaşist duruşu ve İstanbul'dan ayrılan Rumların takımı olması nedeniyle sempati duyduğum bir ekip. Maçı çok rahat 3-0 aldılar ama belki de maç izlediğim en ruhsuz stad Atina Olimpiyat Stadı olabilir.Havanin soğuk ve yağmurlu olmasının da etkisiyle 70 bin kapasiteli stadda bir kaç bin kişi belki vardık. Bir gün sonra da Pireye doğru yola çıkarak Karaiskakis stadyumunu gezmek istedim.Stadyum müzesi ve içi açık değildi. dışarıdan bakmakla yetindim. Oradan Teknopolis/Gazi'ye geçiyorum. Bir kaç ilginç bina ve grafiti dışında pek bir şey bulamıyorum.






      Atina'nın biraz dışında kalan Holargos geniş balkonlu apartmanlardan oluşuyor. Atina'nın balkon kültürü bana İzmir'i anımsatıyor. Holargos sokaklarının en güzel tarafı sağlı sollu mandalina ağaçları ve sokağa yaydıkları koku. Atina'nın dikkat çeken bir diğer özelliği özelikle akşam saatlerinde merkezde ya da Holargos gibi  biraz uzak semtlerde kafe ya da barların hafta içi ya da sonu farketmeden dolu olması. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Angkor Wat:Dünyanın En Büyük Dini Mabedi

Akka-Akko-Acre